“`html
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları’ndan Önemli Açıklamalar
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisi tarafından Diyarbakır’da gerçekleştirilen Yerel Yönetimler Kadın Programı’nda önemli bir konuşma yaptı.
Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinliğe; Hatimoğulları’nın yanı sıra Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ayşe Serra Bucak, DEM Parti milletvekilleri, kadın eş başkanlar ve çeşitli sivil toplum temsilcileri katılım gösterdi.
İki gün sürecek olan toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren Hatimoğulları, gündemdeki konulara dair değerlendirmelerde bulundu.
Hatimoğulları, 8 yıllık kayyum yönetimi sonrası DEM Parti olarak 78 belediyeyi kazandıklarını belirterek, “Bu zafer sadece DEM Parti’ye ait değil. Bu zaferin gerçek sahibi, kadınlarımızdır. Eş başkanlık ve eşit temsiliyet sistemi kazandı”
“Bu mücadele tarihine damga vuran kadınlardır”
“Geçmişe baktığımızda, kadınların temsil gücünden söz etmek ne kadar zorlayıcıydı. Eş başkanlık. Eşit temsiliyet talebimiz gündeme geldiğinde, erkek eş başkana ‘başkan’, kadın eş başkana ‘yenge başkan’ denilirdi. Eğer geçmişten bugüne bu noktaya gelebildiysek, bu topraklarda büyük bedeller ödeyerek, azim ve kararlılıkla bu mücadeleyi ördüğümüzdendir. Bu nedenle kadınlarımızla gurur duyuyoruz ve bu tarihi mücadele için bir alkış yapmayı ihmal etmemeliyiz.”
Her kayyum atamanın ardından mücadelelerine devam ettiklerini belirten Hatimoğulları, “Halkla olan bağımızı asla koparmadık. Her seçimde, tüm zorluklara rağmen gücümüzü artırarak ilerlemeyi başardık”
“Özellikle barışı konuştuğumuz bu günlerde, kayyum rejiminden bir an önce vazgeçilmelidir” ifadesini kullandı.
Kayyum yasasının kaldırılarak, atanan kayyumların geri çekilmesi gerektiğini vurgulayan Hatimoğulları, “Atılacak en önemli adım, mevcut kayyum yasasının iptal edilmesi ve kayyumların geri çekilmesidir. Onlar, valilik veya kaymakamlık yapsınlar; halkın seçtiği belediye eş başkanları görevine dönmelidir. Bu, toplumun doğal bir hakkı olmalıdır. Demokrasinin en temel koşulu, seçme ve seçilme hakkıdır. Bu haklar elimizden alındığında, geriye otokratik bir rejim kalır ki bunu kabul etmek imkansızdır. Özellikle barışın konuşulduğu bu dönemde, kayyum rejiminden bir an önce vazgeçilecektir umudunu taşıyoruz” şeklinde konuştu.
“Seçilmiş kişileri hapse atamazsınız” dedi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyonla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Operasyona karşı çıkan Hatimoğulları, şu ifadelere yer verdi:
“Ne yazık ki hem HDP döneminde hem de bu dönemde kayyum rejimiyle tanışmak zorunda kaldık. Kayyum zihniyetinin batıda hızla yayıldığını gözlemliyoruz. Belediyelere olduğu kadar İstanbul Barosu, Türk Tabipler Birliği ve üniversiteler gibi birçok alana kayyum atandığını biliyoruz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne düzenlenen operasyona karşıyız. Seçilmişleri hapse atamazsınız. Bugün sabah, bu operasyonun 4. dalgası ile karşılaştık. Bunlar kabul edilemez. Siyasetle mücadele edemeyenler yargıyı bir silah gibi kullanarak, kayyumcu ve tutuklayıcı bir anlayışı yaygınlaştırmak üzere bir zihniyet oluşturuyorlar.”
Hatimoğulları, antidemokratik uygulamaların sona ermesi çağrısında bulundu.
Terör örgütü PKK’nın silah bırakma sürecinin önemine vurgu yapan Hatimoğulları, “Sayın Öcalan’ın çağrısı çok anlamlı. Bu çağrı ile birlikte Türkiye’de silahların susması, barışın egemen olması ve demokratik bir toplum yapısına dönüşüm sağlamamız gerektiğini düşünüyorum. Bugün, birçok insan ve toplum tarihi bir ana tanıklık ediyor. Orta Doğu’da silahların konuştuğu, kadınların katledildiği, Alevi kadınlarının, Dürzilerin ve Ezidilerin köle pazarında satıldığı, 21. yüzyılda kadın bedeninin satıldığı bir ortamdayız. Barışa olan ihtiyacımızı en iyi biz kadınlar biliyoruz. Yerel yönetim anlayışımız ile toplumsal demokratikleşmeye katkıda bulunmak için çok şey yapmalıyız.”
“Yerinde yönetim, ademi merkeziyetçi yönetim ve güçlendirilmiş yerel yönetimler” gerektiğini belirten Hatimoğulları, demokratik toplum anlayışlarının bu olduğunu vurguladı.
“Halklarımızın eşit ve özgür yaşaması için kentlerimizde gereken adımlar atılmalıdır. Sadece bir halkın değil, tüm halkların dostluğu ve ev sahipliği sağlanmalıdır. Engelliler, kadınlar, çocuklar ve tüm farklılıklar ana unsurlar olarak dikkate alınmalıdır. Kadınlar eşit ve özgür olmalıdır. Hizmetler toplumsal cinsiyet duyarlı olmalı ve her yerde anadilinde sunulmalıdır. Tüm bu uygulamalar için çok sistematik bir çalışma yapmak gerekecek. Her evde sıcak bir çorba olmalı, hiçbir evde açlık çekilmemelidir. Tam da kastettiğimiz demokrasi, güçlü bir yerel yönetim anlayışıdır. Barışı konuşmak için bunları da dile getirmeliyiz.”
“Yeter, artık barış diyoruz!” diyerek sözlerini sonlandırdı.
“Barışın toplumsallığı için çalışmalarımızı yaymalıyız”
“Bugün ev ev dolaşarak barışı ve demokratikleşmeyi konuşuyoruz. Parlamentonun kayyum yasasının kaldırılması ve yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusunda acil adımlar atması gerekliliği bulunmaktadır. Kadın ve erkek eşitliğinin bu topraklarda kurulacağına inanıyoruz. Barış mücadelesi artık her zamankinden daha derin bir sorun olarak karşımızda duruyor. Bunun inşası, sadece kadınların değil, tüm iktidar güçlerinin ortak sorumluluğundadır. Biz kadınlar bu topraklarda büyük bedeller ödedik; cinayetler, savaşlar ve kölelik gibi acılar yaşadık. Artık yeter, barış istiyoruz. Barış, barış, barış, tek çaremiz!”
“`